17 Eylül 2011 Cumartesi

Başbakan Erdoğan Arap Baharı Turu

 
Hasan Celal Güzel'in 15.09.2011 Sabah gazetesi yazısı...

Derdimiz, Başbakan Erdoğan'ı kahraman ilân etmek değil... Zaten biz ne dersek diyelim, Türkiye Başbakanı Erdoğan, dünyanın en ünlü ve tesirli devlet adamlarının başında geliyor. Ben CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nun yerinde olsaydım, artık medya ve küresel internet dünyasında herkesin bildiği bu gerçeği kabullenir ve muhalefet stratejimi ona göre belirlerdim.
Erdoğan, her şeyden önce kendi ülkesinin kahramanıdır. Başka ülkelerdeki, itibarının kaynağı da Türkiye'deki başarısıdır. 'Arap Baharı'na geçmeden önce Türkiye'de bir 'Türk Baharı' yaşanmış ve sadece Arap Âlemi'ne değil, bütün dünyaya örnek teşkil etmiştir.
Düşünelim bir kere; AK Parti'nin ve Erdoğan'ın iktidara geldiği 9 yıl öncesiyle günümüz Türkiyesi karşılaştırıldığında şaşırmamak mümkün müdür? Yüzde 60'lardan yüzde 5'lere indirilmiş bir enflâsyon oranı, bu sürede 3 misli arttırılmış GSMH ve millî gelir, ihracatta mucizevî artış ve iki defa üst üste büyümede Avrupa birinciliği ve Dünya ikinciliği... Üstelik ekonomik krize ve can çekişen dünya ekonomilerine rağmen...

Bizim körü körüne 'Batıcı', lâf aramızda biraz da Batı'dan beslenen yabancılaşmış aydınlar, Başbakan Erdoğan'ı 'Arap Sokağı'nın Kahramanı' diyerek küçümsemeye çalışmışlar; O'nun o sempatik 'Ehlen ve Sehlen' deyişini, 'Esselâmün Aleyküm'ünü burun kıvırarak karşılamışlar ve Türk Dış Politikası'nın 'Batılı Ekseni'ni değiştirdiğini iddia etmişlerdir. Eminiz ki Erdoğan 'Nazdrovya!' diyerek kadeh kaldırmış olsaydı, bu eksen değiştirme hikâyeleri anlatılmazdı...
Guardion Gazetesi'ne 'Türk çağı geliyor' manşetini attıracak değişimi, Batı âlemi aslında çoktan fark etmiş ve yeni diplomasi stratejilerini ona göre değiştirmeye başlamıştır. Bundan böyle, yalnızlaşmış ve paranoyak İsrail'i ABD'nin desteklemesi çok önemli olmayacaktır.
Şu gerçeği altını çizerek açıkça ilân etmemiz lâzımdır ki, 'Arap Baharı', tamamen Türkiye'nin ve onun efsanevî liderinin örnek alınmasıyla ortaya çıkmıştır. Küresel tesirlerin ve internetteki sosyal paylaşım sitelerinin de elbette büyük etkileri vardır. Bu arada bazı istihbarat birimlerinin tesirli oldukları da muhakkaktır. Ancak, bu tesirlerin hiçbiri 'Arap Baharı'nda rol alınan Türkiye'nin ve lider Erdoğan'ın tesiri kadar olmamıştır. Zira;
  1. Türkler, Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar ve Afrika'da, yani 'Osmanlı Coğrafyası'nda hiçbir zaman halkı sömürmemişler ve daima onlara yardımcı olmuşlardır.
  2. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, millî, demokratik ve lâik hüviyetiyle onlara örnek olmuştur.
  3. Türkiye, Ortadoğu'da demokrasiyle idare edilen en güçlü ve modern devlet olmuştur.
  4. Başbakan Erdoğan, her zaman insan haklarından yana ve zulme karşı tutumuyla Ortadoğu'nun ezilen halklarına sahip çıkmış ve ünlü 'one minute' tepkisiyle gönüllerde taht kurmuştur.
Şimdi, Ortadoğu ve Mağrip ülkelerinden kesinlikle hoşlanmayan Sarkozyler, Berlusconiler, yeni yönetimlere yağ çekerek ellerindeki zenginlikleri kapmaya çalışıyorlar.
Biz, hep öncelikle insan hayatıyla ve haklarıyla ilgilendik; onlar ise bu iğrendikleri Arapların hep parasını çalmaya çalıştılar.
Biliyorum, bizim Ömer Muhtarımızı herkesten çok seviyorlar. Lâkin, her zaman olduğu gibi, sevgi bize, kaynaklar sömürgecilere gitmemelidir.
'Arap Baharı'nın kahramanı, Müslüman, eski Osmanlıları, karşılıklı bir yardımlaşma gayreti ile bir araya toplamalıdır.