7 Kasım 2009 Cumartesi

Firmalarda-İşletmelerde Kriz Üzerinde Gözlem

 

Makale

Uluslararası spekülator George Soros ilk büyük çıkışını, ününü ve ilk bir milyar dolar büyüklüğündeki kazancını 1993 yılında sağladı. Soros İngiliz hükümetinin Poundun kurunu uzun dönemde sabit tutamayacağı üzerine oynamıştı. Uluslararası para piyasalarındaki spekülatörler hükümetlerin kendi kurlarını sabit tutmaya çalışmalarını pek severler. Çok basit olarak hiçbir kurun uzun dönemde piyasa değerlerinden çok fazla sapacak şekilde desteklenemeyeceğini bilir ve buna karşı oynarlar. Döviz piyasalarındaki ani değişmelerden sadece spekülatörler zenginleşip fakirleşmezler: ülkelerin topyekün servetleri de ani değişmelere uğrayabilir. Bir ülkedeki zenginliği diğerine göre ölçerken kullandığımız ortak birim ister istemez o ülkelerden birinin para birimidir. Örneğin salt Japon Yeni Amerikan Dolarına karşı 3 kat değer kazandı diye Japonya'nın zenginlik ve serveti 1980'li yıllarda Amerika'nın servetine kıyasla 3 kat daha fazla mı artmış oldu? Elbette hayır. Eğer bütün Japonlar varlıklarını Amerikan Dolarına çevirmeye kalksalar yen arzı o kadar artardı ki Yen'in dolara karşı değeri tepetaklak olurdu. Bunları bilmek yaşadığımız krizde bizi fazla rahatlatmaz elbette. İşaret etmek istediğim elimizdeki global ölçü birimleri neyse onları kullanmak zorunda olmamız. Son iki ay icinde yabancı paralara karşı yarı yarıya değer kaybeden TL bizim zenginlik ve kazancımızı da o oranda düşürmüş oldu. Sadece bizim servetimiz --fabrikalarımız, atölyelerimiz, tesislerimiz, fiziksel ve beşeri sermayemiz-- değil, bizimkiyle birlikte yabancıların Türkiye'de yapmış oldukları yatırımların da değeri düşmüş oldu. Artık Türkiye'deki mal ve hizmetler yabancı paralar cinsinden çok daha ucuz, Türkiye'de yatırım yapmak olduğu kadar tatil yapmak da yabancılar için ucuzladı. Dışımızdaki dünyaya bunu göstermemiz gerekiyor.

Piyasa olarak bildiğimiz metafor yaşadığımız derin krizin olumsuzluklarından olumlu şeyler çıkarmak için fırsatları da sunuyor. Keşke ne kriz olsaydı ne de bu fırsatları tartışıyor olsaydık; ama oldu. Uğranılan kaza, kaybolan, el değiştiren ve değiştirmekte olan servetler çok büyük. Kriz bir kaza gibi görünse de geliyorum diyen ve hazırlıklı olmamız gereken büyük bir depremdi. Nedenleri artık hepimizin malumu, eski ve derinde. Krizin yarattığı fırsatlar geniş halk kesimleri için bugünden yarına bir değil. Yine de ülkenin ekonomik yaşamı baştan aşağı ve uzun dönemli bir büyüme perspektifi ile yeniden yapılanırken firma düzeyinde de yeni koşullara ayak uydurmak üzere yeniden yapılanmak ve eski alışkanlıklardan kurtulmak gerekiyor.

Piyasaların açılması için öncelikle fiyat mekanizmasının tekrar işlemeye başlaması lazım. Bunun için de daha çok ithalat bağımlılığı yoğun olan sektorlerde ve ihracat potansiyeli olan sektorlerde döviz kurunun oturması ve buna bağlı olarak daha güvenilir fiyatlama projeksiyonlarının yapılabilmesi bekleniyor. Bunun önümüzdeki günlerde yeniden yapılanma programının kesinlik kazanmasıyla mümkün hale geleceğini bekliyebiliriz. Bir yanda maliyetleri belli bir kesinlik içinde kestirip planlama yapabilmek fiyatlamanın ve dolayısıyla firma kârlılığının olmazsa olmaz koşuluyken, diğer yandan talebin daralması mevcut firmalar arasında sektörel rekabetin, özellikle fiyat rekabetinin de artması anlamına gelecek. Pasta küçülürken kendi payınızı korumak ve mümkünse büyütmeye çalışmak çok daha yaşamsal hale gelecek.

İktisat literatüründe çeşitli çalışmalar (Domowitz, Hubbard, ve Petersen 1986a, 1986b, 1987) , rekabetin eksik, yoğunluğun yüksek olduğu sektörlerde fiyat-maliyet farklarının ekonominin seyrine paralel olarak artıp azaldığını, yani prosiklik olduğunu gösteriyor. Yine, çeşitli ülke ekonomileri bu konuda farklılıklar göstermelerine rağmen, piyasalarda yoğunlaşma ne kadar fazlaysa, fiyatların maliyetlerdeki degişmelere ayak uydurma hızının o kadar yavaş olduğunu da biliyoruz (Gordon 1983, Geroski 1986) . Rekabetin yüksek, girişlerin kolay olduğu sektörlerde fiyat değişmeleri maliyet değişmelerini çok daha hızlı takip ediyor. Yaşadığımız kriz sürecinde talep yönünden daralma, arz yönünden de yükselen maliyetlerle kişi karşıya bulunan piyasalarda fiyat mekanizmasının hızlı bir şekilde işlemesi üretimin ve dolayısıyla istihdamın sürdürülebilmesi için çok önemli. Bunun sağlanabilmesi icin özellikle yoğunluğu yüksek sektörlerdeki firmaların kriz öncesi alışkanları bir tarafa bırakıp fiyatlarını daha sık değiştirebilmeleri ve daha da önemlisi düşük marjinlerle üretip satmayı kabul etmeleri gerekiyor. Reel sektörün bu esnekliği göstermesi firma düzeyinde olduğu kadar makro düzeyde krizin daha çabuk aşılabilmesi için de çok önemli.

Öte yandan firma düzeyinde verimliliğin artırılması, tasarruf sağlayacak önlemlerin hızla alınması kriz donemlerinde önem kazanıyor. Endüstriler üretim örgütlenmelerini şematik olarak iki şekilde gerçekleştirirler: stok için üretim ve sipariş üzerine üretim. Birincisinde firmalar önce üretir, üretilmiş mal stokları biriktirir ve satışlarını bu stoklardan yaparlar. İkincisinde ise firmalar müşteri taleplerini bekler, siparişlere veya ihale sonuçlarına göre (belirlenen şartnamelere bağlı olarak) üretim yaparlar. Özellikle servis sektörünün görece olarak genişlemesine bağlı olarak gelişmiş piyasa ekonomilerde son yıllardaki eğilim sipariş üzerine üretim yönünde gelişiyor. Örneğin, Japon firmalarının gerek hammadde gerekse üretim stoku maliyetlerini düşük tutmak üzere zamanında teslimat (just-in-time delivery) planlaması üzerine yoğunlaştıklarını gözlüyoruz. Stok için üretim yapan ve satışlarını stoklardan karşılayan endüstriler tüketici taleplerini daha hızlı karşılayabiliyor ve üretimde ölçek ekonomisi avantajından yararlanabiliyorlar. Öte yandan sipariş icin üretim yapan endüstriler - girdi stokları değilse bile - mal stoklama maliyetlerinden kurtulabiliyorlar. Bunun yanı sıra tüketici taleplerine daha uygun olacak ürün tasarımları ve değişiklikleri yapabilme ve belki de stok eksikliklerini telafi etmek üzere daha esnek teknolojileri kullanabilme imkanına da sahip oluyorlar. Stok için üretim yapan endüstriler müşterilerine kontratlarla bağlı olmadıkları ve piyasalardan gelen sinyalleri günü gününe ve çok daha hızlı okuyabildikleri için piyasa dengelerini sağlamak üzere talep dalgalanmaları karşısında fiyat ve üretim hızlarını daha sık değiştirmek esnekliğine sahipler. Ancak, bu esnekliğe sahip firmalar özellikle kriz dönemlerinde, ölçek ekonomisi ile sağladıkları maliyet avantajını, biriken stokların artan maliyeti ile kaybediyor olacakları için kendileri için uygun seçimleri maliyet-fayda analizine göre yapmak durumundadırlar.

Stok seviyelerinin ortalama talebe oranı fiyatın maliyete oranına bağlıdır (Carlton 1977). Bunun nedeni gerçekleştirilememiş bir satışın fırsat maliyetinin malın fiyatıyla birlikte artıyor olmasıdır. Böylece fiyat arttıkça firmaların stok için üretme saiki de artar. Eğer bir sektorde veya firmada fiyatlar büyük bir marjinle maliyetlerin üzerindeyse üretim hızının da ortalama olarak talebin üzerinde gerçekleşeceğini bekleyebiliriz. Tabi bunun tersi de doğru: fiyat maliyete cok yakınsa, stoklar talep miktarına göre düşük olacak ve talep dalgalanmalarnda firma sık sık stoklarını tüketme tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır.

Yukarıdaki tartışılan konuları bir de artan ihracat potansiyeli ışığında değerlendirip okumak gerekir. Devalüasyon oranının yüzde 60-70'inin fiyat ve maliyet enflasyonu olarak iç piyasaya yansıyacağını öngörürsek ihracat fiyatlarımızın büyük bir rekabet avantajına sahip olacağını, TL cinsinden yükselen ithal fiyatlarının da iç piyasaya üreten sektorlerde yabanci mallar karsisinda bir ustunluk sağlayacağınıi rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu avantaj her sektör ve üründe aynı olmasa bile yerli ürünlere doğru oluşacak bu genel talep kayması üretim kısılmasına karşı bir fren görevi görecektir.

Ekonomiye giriş derslerinde vurgulanan genelleme yanlışlarından birini burada hatırlamakta yarar var: tek tek firmalar icin doğru olan bazı uygulamaların ve rekabet yöntemlerinin sonuçları bütün bir sektör veya ekonomiyi o kadar kötü bir dengeye taşıyabilir ki bu strateji ve yöntemleri seçen firmalar kendilerini başladıkları noktaya göre daha kötü bir durumda bulabilirler. Buna kompozisyon safsatası deniyor (Fallacy of composition). Bugün bütün alternatifleri gözden geçirmeden ve olanaklarını fedakarlık düzeyinde zorlamadan ilk önlem olarak işçi çıkarmayı seçen işyerleri böylesi bir yanılsama içinde. Böyle davranmak tek tek firmalar açısından rasyonel bir davranış. Aynı sektör içindeki rakip firmalar işçi çıkararak, ve fiyatları kısmak yerine üretimi kısarak kendileri açısından rekabetçi konumlarını sürdürmeye çalışırken bir firmanın tek başına bu yanılsama aleyhine davranması o firmanın rekabetçi konumunu daha da zora sokar. İşsizliğin daha da derinleşmemesi icin yapılacak fedakarlık ancak kollektif ve sektördeki firmalar arasında koordine edilmiş ve rekabetin ruhuna aykırı düşmeyen bir plan ve konsensüs icinde anlamlı ve başarılı olabilir. Faaliyet dışı kâr olanaklarının tükendiği ve belirsizleştiği bir ortamda firmalar kendi operasyonlarına ve iç verimliliklerine yönelmeli, daha düşük marjinlerle çalışmaya razı olup kısa dönem kârlarından fedakarlık edebilmeliler. Bu fedakarlığı göstermeyecek olanlar en verimsiz ve en hantal firmalardır. Ama kriz dönemlerinin olumlu bir yanı da doğal seçme mantığına uygun olarak uyum gösteremeyen bu verimsiz firmaları ekonomiden ayıklamasıdır.

Dipnotlar
1.Domowitz, Ian, Glenn R. Hubbard, Bruce C. Petersen. 1986a. "The Intertemporal Stability of Concentration-Margins Relationship." Journal of Industrial Economics 35: 13-34.
Domowitz, Ian, Glenn R. Hubbard, Bruce C. Petersen. 1986b. "Business Cycles and the Relationship Between Concentration and Price-Cost Margins." Rand Journal of Economics 17: 1-17.

2.Gordon, Robert. 1983. "A Century of Evidence on Wage and Price Stickiness in the United States, the United Kingdom, and Japan," in James Tobin, ed., Macroecoinomics, Prices, and Quantities: Essays in Memory of Arthur M. Okun. Washington D.C.: The Brookings Institution, 85-134.

Doç. Dr. Mehmet Emin KARAASLAN
Bahçeşehir Üniversitesi

Hiç yorum yok:
Write yorum

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.