3 Ağustos 2010 Salı

Küresel Ekonomi ve Türkiye Tarihi

 

Türkiye'nin Küresel Ekonomi Hayatı


Türkiye 1980 sonrası rekabetçiliğini artırıp küresel ekonomiye eklemlenirken, yeni gelişen sektörler katmadeğer yaratmadaki açıklarını emeği baskılayarak, yarı kayıtlı bir düzen ve esnek bir organizasyon yapısı kurarak dengelediler. 1980 öncesi ve sonrasında gelişen sanayilerin insan kaynağına bakışı, organizasyon yapıları, yabancı sermaye ile ilişkileri, farklı gelişim süreçleri dolayısıyla değişken yapılar arz ediyor.

Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığını kazanma iddiasıyla yaptığı sanayileşme atağı 1950’li yıllara kadar sınırlı kaldı. Kurucu kadroların ulusal bir burjuvazi yaratmak ve içerde kendi kendine yeten bir sanayi kurmak konusunda samimi bir çabaya girmiş olmalarına rağmen 1929 buhranı ve arkasından gelen 2. Dünya Savaşı Türkiye’ye böyle bir imkân vermedi. Uzun yıllar süren savaşlar, yetişmiş kısıtlı insan kaynağının kaybı, bir sanayi altyapısının olmaması temel sorunlardı. Yabancı sermayeye ve içerdeki Gayrimüslimlere de, Varlık Vergisi uygulamalarında görüldüğü gibi, pek iyi gözle bakılmadığından hem sermaye hem de insan kaynağının kalitesi bir sanayi atılımını mümkün kılamadı.

Türkiye’nin NATO üyeliği ve Batı kampında pozisyonunu netleştirmesi ile daha fazla sermayeye ve bilgiye ulaşması mümkün oldu. Türkiye’nin lider kadroları yeni ittifak ilişkisinden, bu ilişkinin sorunlu olduğu dönemlerde ise iki kutuplu düzenin diğer tarafından, ekonomik kalkınması için olabildiğince taviz koparmaya çalıştı. Sanayileşme hem modernleşmenin, hem ekonomik kalkınmanın hem de kuvvetli bir orduyu besleyip donatacak modern bir ekonominin temeli olarak görüldü.

Türkiye’nin kentleşmesi, sanayileşmesi ve siyasi istikrarı arasında doğrudan bir ilişki oluştu. Ülke sanayileşmeye başladıkça, tarım modernleştikçe kentleşme oranı arttı; büyüme devam ettikçe siyasi istikrar korundu, büyümenin yavaşladığı veya küçülme yaşandığı yılların arkasında ise ya darbe oldu ya da iktidar değişti. İç göç ve ekonomik büyümenin paralel gitmesi zorunluydu, ülkenin temel dinamiğini şehirleşme oluştururken, kentlere akın akın gelen insan kaynağı için sanayinin en başta geliştirilmesi ve tüketim ürünlerinin içerde üretilmesi gerekiyordu.

Türkiye’nin planlı ekonomi ile ithal ikamesine gitmesi ciddi bir tercihti. Bugün geriye dönüp bakıldığında ciddi bir şekilde eleştirilmesine rağmen aynı dönemde Türkiye’ye benzer Arjantin, İspanya gibi ülkelerde de uygulandığı görüldü. Burada asıl amaç yüksek gümrük duvarları ile korunan büyük iç pazarda yerli sanayiyi geliştirmek, gelişen orta sınıfların tüketim ihtiyaçları için dışarıya döviz gidişini önlemekti. Ancak sistem, hem Türkiye’de hem de Arjantin gibi Latin Amerika örneklerinde olduğu gibi, cari işlemler hesabında sorunlar yarattığı için sürekli ödemeler dengesi krizleri çıkardı.

Kaynak: infomag

Hiç yorum yok:
Write yorum

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.